ATEŞTEN GÖMLEK
- Admin
- 19 May 2017
- 10 dakikada okunur

İçerik- Giriş
Halide Edip Adıvar, 1882 de İstanbul'da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Kolejinde okudu. 1908 yılında yazdığı kadın hakları hakkın da ki yazılar ona düşman kazandırdı. 31Mart Ayaklanması sırasın da Mısıra kaçtı. 1909'dan sonra öğretmenlik müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı sıralarında hastanelerde çalıştı. !919 da Sultanahmet meydanında tarihi konuşma yaptı. 1920 de Anadolu'ya geçerek kurtuluş savaşına katıldı. Onbaşı ve üstçavuş rütbeleri aldı. Cumhuriyet halk fırkası ile fikir ayrılığına düştü. Bunun sonucunda 917 de evlendiği eşi Adnan Adıvar'la birlikte Türkiye'den ayrıldı. Konferans vermek üzere ABD ye gitti. Mahatma Gandi tarafından Hindistan'a çağrıldı. 1940 da İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filoloji Kürsüsü başkanı oldu. 1950 de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954'te istifa ederek evine çekildi. 1964'te öldü.
Yazar kitabın ismini "ateşten gömlek" adında bir kitap yazmak isteyen Yakup Kadri Bey'den ödünç aldığını söyler.
Kitap İzmir'in işgali ile başlar ve Anadolu istilasını, birinci ve ikinci İnönü'den sonra Sakarya Meydan muharebesini en ince detayları ile Kurtuluş Savaşı dönemini anlatır. Vatanı kurtarmak için zorluklar ve sıkıntılar ile insanların nasıl mücadele verdiklerini, hayatlarını ortaya koyduklarını hikâyenin kahramanları ile yazıya alınmıştır. Halk ayaklanması ile kurulan Kuvvayi Milliye birliklerinin nasıl orduya rağmen savaşta büyük başarılar elde ettiği de anladılır.
Karakterler:
Peyami: Romanda hikâyeyi kaleme alan kişidir. İstanbul'da sosyetenin ortasında yetişmiş zengin bir ailenin çocuğu. Kendi kafasına buyruk yaşasa da annesinden çekinir. Yabancı dil bildiği için dış işleri bakanlığında çalışmaktadır. Vatansever ve fedakâr bir kişiliğe sahiptir.
İhsan: Cemal ve Peyami'nin arkadaşıdır. Kuva-yı Milliye de gözü pek komutandır. Çarpışmalarda hep beraberdirler.Cemal: Ayşe'nin kardeşi, Peyami ve ihsanın yakın arkadaşıdır. Peyami'ni ayrıca dayısının oğludur. Vatan için çalışmış canını vermiştir.
Ayşe: İzmir işgali ile ailesini kaybetmesi ve vatan için mücadeleye devam etmesi onu İzmir'in kahramanı, Anadolu kadını yapar. Sakin, vakur duruşu ile mücadeleci ruhu herkesi etkiler ve saygınlığını kazanır. Savaş sırasında hemşire olarak çalışır. İzmir'in yaşayan şehridir.
İlginç Noktalar
Milli Mücadele döneminin ilk romanı Ateşten Gömlek, Müterake İstanbul'un da başlar ve kahramanların Anadolu’ya gelmesiyle devam eder.
Eser incelendiği zaman ‘kadın’ kavramının vatanın içine eritildiği, Ayşe-vatan özdeşleşmesiyle eser boyunca bir vatan imgesinin çizildiği görülmektedir. Başka bir ifadeyle, bir dönem ana karakterin ölümüne neden olan dişilik ana karakter-vatan özdeşleştirmesi ile bu sefer erkeklerin ölümüne sebep olur.
Bu bakış açısı, eserin harekete geçirici ve askere dönemin durağanlığını unutturucu, geçen yıllarlı hatırlatıcı, destek veren bir metin olarak kurgulandığı açıktır. Romanın bu bağlamda bir “askerleştirme” metni olduğu ifade edilebilir.
Bu durumda, Ateşten Gömlek’te Peyami’nin dönüşümü göze alındığında askerleşme süreci açık olarak görülmektedir. Sarı kâğıtlar içinde, silik bir Hariciye memuru olan ve annesiyle beraber yaşayan Peyami’nin Cemal’le tokalaşırken pomatlı kokan yüzüklü ellerinin Anadolulu bir asker olan Cemal’in katı elleriyle karşılaşması, romanın başında okuyana Peyami’nin kadınsı yönünü vermektedir. Örneğin İngiliz uçaklarının hava bombardımanı yaptığı sırada Peyami’nin hali romanda kendi ağzından şöyle anlatılmaktadır:
“Arkamı bir dükkâna dayadığımı, dizlerimin, arka kemiğinin pişmiş paça gibi yılıştığını, döküldüğünü duydum. Gözlerimi açtım. Beyaz saçlı, siyah esvaplı bir ihtiyar Ermeni kadını, yarısı yaya kaldırımının yarısı şosenin üstünde, gözleri dönmüş yatıyordu. Açık, kıllı göğsü kan içinde bir hamal onun yanına düşmüştü. Yerler kan içinde. Yine midem bulanıyor. Kan ta o zamandan başlıyor. Cemal ve İhsan sakin. Biri kadının çocuğunun yanında diz çökmüş, öteki sıhhiye sedyesine yaralı hamalı koydurmak için yardım ediyordu. Gözlerimi hemen kapadım. Ne kadar zaman sonra Cemal’in sert eli omzuma dokundu: - Kalk Peyami pantolonun ütüsünü bozacaksın.” (8–9)
Eserde ayrıca okurken vücudunun yarısını kaybetmiş Peyami’nin anlatısı etrafında toplanılır, onun “Şunu da itiraf ederim ki kalbimin dertlerini, talihsiz başımın sergüzeştlerini anlatmak için yanıyorum. Fakat bu romanda ben, yeryüzündekileri alakadar edecek insanlardan bahsedeceğim. Ben daha daimî bir dert ortağı istiyorum. Benim dünya seyahatim artık fazla uzamayacak, vasıl olacağım yerde kendimden bahsedecek bir ruh bulmak isterdim.” (1) çağrısıyla metne yaklaşırlar, ancak bu yaklaşmada vücudunun yarısını kaybetmiş savaşçının birleştirici yarım vücudunun okuyucuları ölüme çağırdığını hissetmek mümkündür. Okuru metin içinde ölüm etrafında birleştirme amaçlanır. Bu noktada, okur roman boyunca Peyami’nin bölünmüş vücudunun sesini dinleyerek, onun bölünmüşlüğünü zaman içinde tekrar tekrar hatırlayarak romanı okumayı sürdürürler, onun ölümüyle biten roman okurları da böylece kan ve ölümün olduğu noktada birleştirmiştir.
Ateşten Gömlek’te Ayşe’nin gazeteci Cook’a verdiği millî değerlere bezenmiş kesin cevabın ardından salonda bulunan tüm genç askerlerin Ayşe’nin sandalyesi etrafında diz çökerek kılıçlarını adarlar ve her azaları kopuncaya kadar İzmir yolunda kılıçlarını kınlarına koymayacaklarına dair yemin ederler. “Kılıçları adama” eylemi romanda birkaç kez okura ifade edilir. Peyami, kılıçlarını adayan ve Ayşe’ye İzmir için yemin eden genç askerlerin arasında bulunmamaktadır. Hatta bu durumu görünce şu şekilde tepki verir:“— Ne oluyorsunuz? dedim. Milletin bizim gibi gayri müsellah kısmı kılıçlardan daha çok. Harp bitti medeni sulhün nimetini bize Mister Cook anlattı. Bunun üstüne çay içmez misiniz?” (40)
Fakat bu tepkinin vicdan azabını savaş boyunca yaşar. Ayşe’nin İhsan’a “[Peyami] İzmir’i kurtarmaya geldi. Hemen çarpışanlara, orduya iltihak etmelidir.”(88) deyince, Peyami “İlk defa beni İzmir yolunda çarpışanlardan biri olmaya layık görüyor, dairemin sarı kâğıt tomarlarını, tozlu havasını unutuyordu. Hâlbuki ben genç askerlerle beraber alenen yemin etmemiştim” der.(88) Romanın ana malzemesi olan savaş için ilk hareket noktası “Ayşe ve genç askerler” sahnesidir. Roman boyunca askerlerin Ayşe’ye verdikleri sözü yerine getirmek için, Ayşe için, İzmir için savaştıkları görülür. Bu askerler içindeki en belirgin sima olan İhsan’ın ise savaş içinde betimlenişi ise şövalye tasvirlerini aratmayacak biçimdedir: “Dumanlar savrulunca ateşin ortasında yağız atıyla şaha kalkan o genç, güzel Kumandan”(191) savaşın içinde “[ö] yle sabit öyle kat’î yürüyor[dur] ki arkasındaki siyah kütlede en küçük bir tereddüt yok[tur]”(204)
Romanda Bilge anne figürü ve gelin figürü; savaş askerlerinin, özellikle İhsan’ın gözünde Ayşe’nin hem kutsal bir kadın hem de arzulanan sevgili olarak konumlanması açısından görülmektedir. Ayşe’nin İzmir ile özdeşleşmesi de işin içine katıldığında erkeklerin gözünde vatanın hem anne hem de sevgili olması meselesinin metnin içine yerleştirildiği fark edilir.
Peyami metin boyunca savaşın haklılığını, zorluklarını ve ayrıntılarını sıralayarak, Ayşe ve İhsan’ın arkasında durarak adeta avukatlık görevi yapmış olduğu görünmektedir.
Ayrıca; Mehmet Çavuş, Bolşevik Ahmet Rıfkı, çeteler, ordunun düzenlenmesi ve iç savaş ortamı eserdeki gerçekçi unsurlardır. Bu unsurlar romana, metnin “askerleştirme” fonksiyonunu ortaya çıkarmak bağlamında, dağınıklıktan ve zorluklardan bireyselliğe ve güce gidişin kanıtları olarak konulmuşlardır.
Detaylı Özet
Peyami savaşta bacaklarını kaybetmiş ve başında bir kurşunla Ankara Cebeci hastanesinde yatmaktadır. Tüm ihtiyaçlarını Sami adında asker karşılar. Bu esnada geçmiş günlerini hatırlar ve bir günlük yazmaya kara verir. Geçmişini bu güne taşır.
Peyami dış işleri bakanlığın da çalışan sıradan bir memurdur. Hikâye Bulgaristan ile yapılan Selanik antlaşması ile başlar. O gün Cemal gelmiştir. Peyami annesi ile beraber şişlide alafranga bir evde yaşar. Annesi Peyami'yi Cemalin kız kardeşi Ayşe ile evlendirmek ister. Peyami istemez. Cemal İstanbul'a geldikten sonra çok iyi dost olurlar. Bir gün Mercan yokuşundan Cemal ve Peyami yürürken üçüncü ordudan İhsan gelir ve Peyami ile tanışır. İhsan ve Cemal birbirlerini pek sevmezler ama Peyami'yi çok severler ve onun için sürekli beraberdirler. Bu sıra da İngiliz uçakları bomba bırakır ve ölenler yaralananlar olur. Memleketin harbe girmesi Peyami'nin canını da sıkar.
Mütarekeden (Mondros ateşkes antlaşması) birkaç gün sonra üç arkadaş dışarı çıkarlar. Sokaklar sakindir. Halk mütarekenin ne getireceğini bilememenin endişesi içindedir. Dünya tarafından Ermeni kıtali ve Almanlarla işbirliği yapan medeniyet düşmanları olarak yargılanır. Zalim olmadığımızı anlatmak için propagan da kararı alırlar. Bunun için şehzadeler, paşalar, İttihatçı, İtilafçı bütün bir millet hazırdı. Gazeteler,risaleler,makaleler neşredilecek ve tercüme edilip Avrupa'ya gönderilecektir. Propaganda yapılan yerler arasında Peyami'nin annesi ile kaldığı evdir. Cemal buna samimi inananlardandır. İhsan ise ayak uydurmak ister. Her iki taraftan da propagandalar devam eder. Ne kadar masum görünse de ilerde kanlı sahnelere neden olur.
Bu arada İzmir işgal edilir. Ayşe'nin kocası Mukbil bey ve oğlu Hasan ölmüş Ayşe hanım yaralı bir şekilde çiftlikte İtalyan bir aileye sığınır. Cemal bunları öğrenince üzüntüsünden kalakalır. Üç gün sonra Ayşe İstanbul'a gelir. Ertesi gün İzmir'in işgalini protesto etmek için Sultanahmet mitingi düzenlenir. Halide Edip de tarihi konuşma yapar. Ardından Fatih mitingi de düzenlenir. Mitingler ateşli geçse de silahsız milletin heyecanı karşı milletler için bir şey ifade etmiyordu. Ayşe de mitinge gider. Arkasından fatih mitingi yapılır. Peyami, İhsan ve Cemal de mitingdedir. Ogün görmüşlerdi Türkiye'nin asıl, yüzlerini. Genç ihtiyar herkes tek yürek olmuş sessiz çığlık olarak yürümektedirler.
Peyami'nin evine herkesimden insan gelip giderdi. İngiliz, alman, halkçı... Bir gün Ayşe gündemdeki olaylarla ilgili İngiliz gazeteciyle tartışır. Peyami'nin evinde kalan Ayşe'nin bu tavrı Peyami'nin annesinin ve İttihatçıların hoşuna gitmez. Annesi Ayşe'nin gitmesini İhsana söyler ve bunu Ayşe de duyar. Bu olaydan bir ay sonra Ayşe ve Cemal Gedikpaşa da bir ev tutarlar. Ayşe ve Peyami'nin annesi soğuk ayrılırlar. Ayşe İngiliz askeriyle tartıştığı gün orada olanlardan İhsan hariç hepsi İzmir'e gider. Parasal sıkıntı çektikleri için Ayşe var olan hesabıyla onlara destek olur ve başta Cemal olmak üzere on zabit meçhule, ölüme giderler.
Peyami Ayşe'ye iyi bakacağına dair annesine söz vermişti. Bunun için her gün Ayşe'nin evine uğruyordu. İhsanda sürekli Peyami ile beraberdi. Ayşe kardeşini İzmir'e gönderdikten sonra evlerde ders vererek ve dantel yaparak geçimini sağlar. Bu günlerde düzenli ordunun yunanlılarla savaştığından bahsedilir. Bir yandan da İngilizlerin İstanbul'u isgalin den konuşulur. Padişahın planları halk arasında anlaşılmazken sarayın arka kapısından sürekli yabancılar girip çıkar. Bu sırada da Anadolu hareketi başlamış İhsan da bu harekete katılmak için görevli gidecektir.
Mart günlerinde Peyami hastalanır. Üç beş gün ateşler içinde kaldıktan sonra kendine gelir. Hastalığı tifodur. Kendine geldiğinde altı mart olduğunu ve İstanbul'un İngilizler tarafından işgal edildiğini öğrenir. Aklına Ayşe gelir ve merak eder. Annesine Ayşe'nin İzmir'e gittiğini söylediği için ona soramaz. Hizmetçiye biraz para vererek vatan için ölmekten çekinmeyen Ahmet ağayı çağırtır. Ahmet ağa Ayşe'nin evine gittiğinde İngilizler tarafından silah aramak amacı ile talan edildiğini, Ayşe'nin buradan ayrıldığını ve kaldığı yeri gizli tuttuğunu öğrenir. Ayşe'nin Peyami için komşusuna bıraktığı mektuplara ulaşır ve Peyami'ye getirir. Bu sırada İstanbul işgal edilmiş, meclis dağıtılmış, milletvekillerinin çoğu malta adasına sürülmüştü.
Ayşe mektuplarında İstanbul'un ahvalini anlatıyordu. İngilizlerin nasıl evleri talan ettiklerini, Ermenilerin İngilizlerin tarafında yer aldığını, Milleti Sadıka denen ermeni milletinin nasıl İngilizlere uşaklık ettiklerini anlatıyordu. İzmir'i kurtaracağız derken İstanbul da kaybedilmişti. Padişah İngiliz taraftarı görünüyor fakat Anadolu'dan gelecek reisin haberlerini umutla bekliyordu. İhsan Sakarya da faaliyetlerine devam eder. Cemilin de Sakarya'ya geleceğini öğrenen Ayşe Sakarya'ya gitme planı yapar. Çünkü halk Anadolu ayaklanmasına katılmak için İstanbul'u terk ediyordur. Bunları öğrenen Peyami Ayşe'nin kendisini bırakıp gideceğinden korkmaya başlar. Bunun için kendisine bir mektup yazar. İhsan ve Cemal'e tek başına gitmemesini, kendisinin de yanında olmasının gerekliliğini anlatır. Mektuplarına cevap alamaz. Üsküdar da İzmirli bir kadının İstanbul ve Anadolu arasında muhabereye vasıta olduğu için teşhis edilmiş ve aranıyormuş diye haber alır. Bu kişinin Ayşe olduğunu düşünür ve aramaya başlar. Üsküdar sokaklarında Seyfi'ye rastlar ve Ayşe'nin yanında kaldığını öğrenir. Ayşe'nin yanına gider ve Seyfi ile Ayşe'yi kaçırma planı yapar yola koyulurlar.
Sakarya ya doğru çıktıkları bu yolda köylerden geçerken Anadolu'dan isyan haberleri gelir. Yolda İngiliz halifesinin (Osmanlı padişahı) milletin asi çocukları ile çatıştığı söylenir. Bunlardan bazıları ile rastladıkların da Ayşe'nin hikâyesini hangisi dinlese gözünde ihtilalin en hakiki ateşi yanıyor, Ayşe, İzmir'in mücadelesinin mukaddes bir alametidir oluyordu. İhsan geleceklerinden haberdar olduğundan emrinde ki askerleri onları karşılamaları için gönderir. Ertesi gün İhsan müfrezesinden gelen gurup onları bulur ve Ayşe ile tanışırlar. Hepsi birer birer elini öper. Emniyet içinde karargâh kurulan köye ulaşırlar.
Köyde hastaneye çevrilmiş bir evde Ayşe gelen yaralılara hemşirelik eder. Ailesini savaşta kaybetmiş Kezban'ın İhsan'a, İhsanın ise Ayşe'ye ilgisi vardı. Adapazarı'n ihtilal sembolü olmuş asker Ahmet Rıfkı da Ayşe ile ilgilenir. Bir çatışmada Ahmet Rıfkı şehit edilir. Günler geçtikçe köye ihtilal haberleri de gelmeye devam eder. İhsan adamlarından birini yanına vererek Ayşe'yi Eskişehir'e Cemal'in yanına göndermek ister. Ahmet Rıfkı öldürülünce artık buranın güvenli olmadığını düşünür. Fakat Ayşe gitmek istemez. Verilen mücadelede hemşire olarak da olsa çalışmak, yardım etmek ister. Buna fırsat vermediği için İhsan'a kızgındır ama belli etmez ve Eskişehir'e gidebileceğini söyler.
Ayşe gittikten sonra Peyami'de hürriyet aşkı ağır basmaya başlar. Kendisinin de İhsan ve Cemal gibi vatan için kahramanlıklar yapıp Ayşe'nin gözünde İstanbul kuzusu olmadığını ispat etmek ister. İhsan ise Ayşe gittikten sonra sessiz ve muktedir bir komutan edasına bürünür.
Yunanlılar Bursaya girdikten sonra Geyve tarafından Rumlar İhsanın birliklerini tehdit ederler. Etraftaki isyanları kargaşaları teskin etmeleri gerekir. Bunun için cephaneleri de yeterli olmaz. İhsan, Peyami ve Mehmet çavuşu uzak bir köydeki gömülü silahları çıkarıp getirmesi için görevlendirir. Kırk arabalık cephaneyi on beş gün gibi bir zamanda alıp gelirler. Gelirken yolda Kezban'a rastlarlar. Kezban kendisini İhsana götürmelerini ister. İhsandan çekinen Peyami bu teklifi kabul etmez. Mehmet çavuş Kezban'a asıktır ve dayanamaz Kezban'ı yanlarına alır. Kezban'ın amacı ailesini kaybedip kimsesiz kalınca çeteye yazılıp çarpışmak ister. İhsan Kezban'ı görünce köye dönmesini ister. Peyami de Kezban'a destek veriri ama İhsan kararlıdır. Bu arada Mehmet çavuş evlenme teklifi yapar. Kezban istemese de İhsana zarar vermemesi için kabul eder. Peyami'nin yardımı ile gizlice köyüne dönmek için hazırlanırken Mehmet Çavuş görürü ve Peyami'yi yaralayarak Kezban'ı kaçırır. İhsan yaralanan Peyami'yi Eskişehir'e tedavi için göndermek ister.
İhsan ve arkadaşları Konya ihtilalını bastırırlar. Yakın bir nahiyenin daveti üzerine köye giderler. İhsan temkinlidir. Birkaç askerini köyün dışında bırakır. Peyami ve birkaç atlı ile davet yerine giderken yolda bir gurup ellerinde taş ve sopalarla saldırırlar. Mehmet Çavuş halkı kışkırtmış İhsan ve Peyami'yi yaralı yakalamışlardı. Öldürmek için uğraşırlar fakat rütbeli bir askerin geleceği söylenince halk geri durur. Peyami, İhsanın imanı ve kararlı duruşu karşısında hayran kalır. Bir çocuğun ihbarı üzerine Muhsin Bey askerleri ile onları kurtarır. Mehmet çavuşu asarlar. İhsan, Peyami'nin yaralı olmasından dolayı onu Eskişehir'e gönderir.
Kolu sarılı vaziyette trenden iner. Önce Ayşe'yi sonra Cemali bulur. İzmir ihtilalı, Yunan istilası sırasında yaşadıkları Cemali yıpratmıştır. Ayşe hemşire Ayşe olmuş, Cemal de İhsan gibi alay komutanı olmuştu. Hepsi İzmir yolcusudur. Bu sırada Birinci İnönü muharebesi bitmiştir. Peyami'de bir süre sonra Ankara'ya milli savunma bakanlığına görev için gider fakat öncesinde istihbarat için İnebolu'ya geçer. Ayşe, Peyami'ye bir kaç mektup yazar. Mektuplarında İkinci İnönü'nün bittiğini, hastaneye yaralı ve ölülerin sürekli geldiğini, askerlerin umudunu, metanetini sabrını anlatır. İzmir yolunda yürüyenlerin yoldaki engelleri teker teker kaldırdığını ve Kütahya çatışmasını anladır. Sonra doktor ve yaralılarla birlikte Polatlı'ya gittiğini yazan Ayşe, Peyami'ye İzmir'e gidilen yolun kâğıtların arasından değil, kanlı gömlek ve ateşten gömlek giyilerek gidileceğini yazarak sitemde eder.
Ankara'ya gidip çalışmaya başlar. Fakat cepheye gitmek ister ama nasıl alacağını bilmez. Bir gün amiri garp cephesinden yabancı dil bilen ve fotoğraf çeken birini istediklerini söyler. Peyami'nin bunları yaptığını bildiği için kendisine teklif eder. İzmir üzerinden Sakarya'ya geçer. M.Kemal ve İsmet İnönü de oradadır. Sakarya Meydan Muharebesi başlamak üzeredir. Ordu hazırlık yapar. Peyami gece gündüz telefonların başında haberleşmeyi yapar. Bu sırada Ayşe'yi düşünmekten de kendini alamaz.
Peyami kendi isteği ile kolorduya katılır. Katıldığı orduda İhsan komutan, Ayşe hasta bakıcıdır. Peyami daha çok Ayşe'nin orduda olduğunu bildiği için gitmek ister. İlk önce İhsanı bulur. İhsan, Peyami'yi görünce çok sevinir. Bir gün İhsan, Peyami'ye Ayşe'ye olan ilgisi olduğunu ve kendisine evlenme teklifi ettiğini söyler.
İhsan için Ayşe İzmir olmuş, İzmir ise Ayşe. İzmir'i alacak Ayşe ye kavuşacaktır. Ancak Cemal Ankara'ya geldiğinde İhsanı bir kız ile görünce ve nişanlandığını duyunca her şeyi ablasına anlatır. Ayşe'ye anlattığını da gelip arkadaşı İhsana söyler. İhsan, Ayşe'nin kendisine önce sıcak sonra neden birden soğuk davrandığını ancak o zaman anlar. Bu sırada harp bütün şiddetiyle devam eder. İhsan Ayşe ile konuşmak bu olanların bir söylentiden ibaret olduğunu söylemek ister fakat Ayşe konuşmak istemez. İhsan, Peyami'ye bu olanları anlatır. Peyami kendi içindeki aşktan haberdar iken en yakın arkadaşının sevdiği kadına âşık olduğunu ve onun için her şey yapabileceğini o an öğrenir. İhsan ateş çemberi içinde ateşten gömlek giymiştir Ayşe'nin sevgisi ile.
Peyami, İhsan'ın yedek subayı olur ve Karadağ'da ilk çarpışmaya girer. Yunanlılarla yapılan çarpışmada ilk İhsan vurulur. Sonra bomba parçasından Ayşe yaralanarak ölür. İkisini yan yana gömerler. Peyami üzülse de bu durumu çok kıskanır. İzmir yolunda çarpışma devam ederken Peyami bacaklarını kaybeder. Kafasında bir kurşun kalır. Cemal de vurularak şehit olur. Peyami Cebeci hastanesin de kafasındaki kurşun son ameliyatta çıkarılırken ölür. Doktorlar Peyami'nin hastanede yazdığı bu hikâyeyi araştırırlar. Ayşe ve İhsan adında kişilerin olmadığını, Cemal adında dayı oğlunun bir çarpışmada şehit düştüğünü kafasındaki kurşun etkisi ile hayal ürünü bir hikaye yazdığını anlarlar.
Sınavda Çıkabilecek Sorular
1. Hikaye hangi antlaşma ile başlar?
2. Bu antlaşma hangi devlet ile yapılmıştır?
3. Peyami, İhsan ve Cemal katıldıkları hangi mitingten sonra
4. Türkiye’nin asıl yüzünü görmüşlerdir?
5. Peyami Ayşe ile ilgili bilgi almak için hizmetçiye para vererek kimi çağırtmıştır?
6. Peyami’nin kendi isteği ile katıldığı kolorduda Ayşe ve İhsan’ın görevleri nelerdir?İhsan, Ayşe ile hangi şehri bağdaştırmıştır?
7. Milli Mücadele döneminde ülke insanlarının işgaller karşısındaki tavırlarını romandan yola çıkarak değerlendiriniz.
Comments