top of page

Yağmur Beklerken

  • Yazarın fotoğrafı: Admin
    Admin
  • 25 Tem 2017
  • 11 dakikada okunur

İcerik-Giriş

Tarık Buğra günümüz yazarlarındandır. 2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir'de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir'de okudu. İstanbul Lisesi'nin yatılı kısmında okurken, bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine, kaydını Konya Lisesi'ne aldırdı ve liseyi burada bitirdi (1936). Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başladı. İstanbul Üniversitesi tıp ve hukuk fakültelerinde bir süre okudu. Sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü'nün son sınıfında ayrıldı. Askerlik hizmetinden sonra, Şişli Terakki Lisesi'nde muallim muavini olarak işe başladı.


Bu eser Cumhuriyetin ilanindan sonra tek partili Cumhuriyet Halk Fırkasının baskı ve zulümlerini görmüş, Türkiyelileşme yolundaki ve demokrasinin tesisi amaciyla çok partili sisteme geçişi ve ekonomik sıkıntılar içinde bulunan Anadolu halkının ağır kuraklık tehlikesi altındaki yaşayışını, tedirginligini ve psikolojisini anlatiyor. Takrir-i Sukun Yasasi ile beraber bütün muhalefet ezilmiş ve dağıtılmış, Atatürk Devrimleri yürürlüğe girmiştir. Tagrık Bugra, Serbest Cumhuriyet Firkası denemesini gelişmeler ekseninde Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını aktarırken, on yıllık cumhuriyetin bilançosunu da vermektedir. 1946-50 yılları arasında Demokrat Parti’yi zafere taşıyacak hareketin ipucları bu hareketin odağında yer alan sag-muhafazakar zihniyetin, devlet, demokrasi ve parti kavramlarının sosyo-politigi, psikolojisi alabildigince gerçekci, gerçek hayattan alınmış Anadolu tasrası tiplemeleri ve roller, yerel siveler ile olaylar ustalıkla sergilenmiştir. Cumhuriyetin ilanının ardından olaylara sag-muhafazakar pencereden bakılmıştır.


Tagrık Bugra Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasındaki sorunlarını konu alan, siyasi roman gelenegimize hakim olan milli-modernist yaklaşımdan farklı olarak, bu süreci İslami-muhafazakar duygularla yaşayan insanların açısından ele alır. Bugra Kurtuluş-Kuruluş sorunsalının küçük bir taşra kasabasına taşımıştır. Romanda modernlik ile gelenekçiligin, milliyetcilik ile İslamcılığının girift hallerini, bu olguların gerilim ve çatışmaların her düzeydeki tezahürleri, taşradaki küçük bir kasabanın sade, iddiasız oldukça gerçekci olarak tasvir edilmiş dünyalarındaki haliyle gözler önüne serilir. Modernist-milliyetçi roman türünde olumsuz değilse de edilgen çogu zaman basmakalıp tiplerle temsil edilen halk kuruluş-kurtuluş sorunlarını tüm iç çatışma ve sancılarını kendi yerel motifleriyle yaşayan sahici insanlar olarak yer alır.


Karakterler


Avukat Rahmi: Sarışınn, ela ve yumuk gözlü, orta boylu tasra çocugu. Küçük yaşta annesini ve babasını kaybettiği için içine kapalı, sessiz, egitimli bir avukat. Saygılı ve sevgili, halkın menfaaterini kendi menfaatinin üzerinde tutan, ailesine düşkün fakat vatanı ve halkı için her şeyden vazgecebilecek, düşünen, tartan, analiz eden, danişan, öğrenen, vefalı, muhafazakar ve müslümanlığın yanına laiklik temelini de oturmuş bir karakter.


Avukat Kenan: Koca kafalı, yarıya yaklaşan akların birleştirdigi, dalgalı, gür, yumuşak ve kumral saçlı bir adam. Genis bir alın, parmak parmak kaşlar, köseli bir çene, kallavi bir burun ve kalçasız göbeksiz dev gibi, iri yapılı bir adam Kenan Bey. Kendisi kasabanın en ünlü avukatı, beş arzuhalci, dört dava vekili, dört avukatın kralı Kenan Bey. Cübbesini giyince karşisindaki korkudan ya da sevgiden kabuguna çekilmek ister. Kavga için yaratılmış bir dış görüntüsü vardır. Bütün yörede tanınan bir karakterdir. İlden bile davalar alır. Aldığı davayı ya kazanır ya da sürüncemeye sokar. Bilgisini ve taktik becerisini takdir etmeyen yoktur. Onunun, ustalığının ve üstünlüğünün farkındadır. Saygınlıgını zedeleyecek, duygusal veya işle ilgili her türlü sürtüşmeden, takışmadan, kötülemeden ve çekişmeden kendisini koruyabilmektedir. Etrafindakileri korur ve gözetir. Kendi menfaatlerini halkın çıkarlarının arkasına koyar, o kadar ki sağlığından bile daha çok düşünür. Avukat Rahmi’nin politikaya girmesinde ve sonrasında mebus olmasında en etkili isimdir. Çok az görüşmelerine karşın ve babasını hiç tanımamasına rağmen, Rahmi’nin “Babam gibi severdim.” Dediği bir karakterdir.


Doktor Fazıl: Erzurumlu olan Doktor Fazıl kasabaya yerleştikten sonra genç yaşta eşini kaybetmis ve iki çocuğuyla yalnız kalmıştır. Kasaba yerlilerinden Kenan Bey’in katibi kasifinin kucuk bacısı ile evlenmiş, bu sebepten ötürü de enişte diye çağırlmaktadır. Enişteliği doktorluğunun önüne geçmiştir. Rahmi Bey yapacağı işleri, özellikle de Kenan Bey’le olan işlerini Fazıl Bey ile istişare eder ve hallederdi çünkü bilgisine, itidalli tavırlarina ve dostluğuna güvenirdi.


Rıza Efendi: Rahmi’nin amcasıdır. Esmer kırcıl sakallı, orta boylu Rıza Efendi, kasbanın ileri gelenlerindendir. Rahmi’nin babası cephede şehit düşünce ve annesi de çok küçükken ölünce, Rız Efendi Rahmi’yi kendi çocuklarından ayırt etmeden kız kardeşiyle beraber büyütür, okutur ve yetistirir. Halk arasinda sözü dinelenen, gelecegi ve halkın gidişatını iyi okuyan, ticaretle ugraşmasından dolayı gittigi yabancı ülkeler ve kentler hakkında bilgi sahibi olan, tek parti Turkiye’sini ve Ankara’sını düzgünce analiz edebilen, deneyimlerini ve fikirlerini çok sevdigi yegeni Rahmi’ye anlatan, yol gosterici, tercihlere saygili, Rahmi Bey’in “Canim amcam” veya “Amcaların amcası” diye tanımladığı muhafazakar-müslüman kimliğini taşıyan bir karakter.


İlginç Noktalar


Tarık Buğra’nın siyasal eleştiri niteliğindeki romanıdır bu eser. Eserde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın tek başına hükumette olduğu dönemlerin eleştirisi vardır. Elbette bu eleştiriler CHF hükumetten düştükten sonra yapılmıştır. Romanın başında akasya ve çınar ağaçları polemiği vardır. Çınar Osmanlı’yı ve yahut muhafazakâr çevreyi temsil eder. Akasya ise birden büyüyen ama çok da makbul olmayan bir ağaçtır; burada CHF’yi temsil eder. Eserde muhafazakârlığı belli etmek istercesine namazdan bahsedilir.

Serbest Cumhuriyet Fırka’nın kuruluşuna atıfta bulunulur eserde. Halkın bu dönemde zirai kuraklık çektiğinden de bahsedilir. 1929 Dünya Ekonomik Buhra’nı Türkiye’yi de derinden etkiler halbuki fakat Tarık Buğra bundan bahsetmez.

Kuraklık köylünün canında tak ettirince yağmur duasına çıkılır. Yeşilçam filmlerinde defalarca tiye alınan hurafeden başka bir şey olmadığı savunulan dua burada yağmur getirir. İnanmak ve dua etmek iyidir, ancak bunun için topluca yemek pişirip, kurbanlar kesmek hurafedir. Tarık Buğra bunu önemsememiş zira amacı mütedeyyin çevreye hitap etmektir bu eserinde.

Avukat Rahmi Bey, SCF’nin kasaba başkanı olur. Hasta olan Avukat Kenan Bey’in de davalarını devralır. Bundan sonra kasabadaki insanlar ikiye bölünür. Kimi Rahmi Bey’in SCF sorumlusu olmasını hoş karşılayıp ona yaklaşırken kimi de ondan uzaklaşır. 620 sene ve öncesinde demokrasi görmeyen, monarşiye alışkın bir toplumun çok partili hayatı anlayabilmesi için daha zaman vardır aslında. Avukat Rahmi Bey, SCF’nin tıpkı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi bir zaman sonra rejim ve inkılap karşıtlarının biriktiği bir yer olduğunu fark etmeye başlar.

Eserde Atatürk de suçlanıyor. Adeta çok partili hayata geçme süreci yanlış bulunmuştur. Halbuki bunlar demokratikleşme sürecidir. Erken olduğu da anlaşılmıştır.



Detaylı Özet


Hükümet daireleri kapandıktan yarım saat sonra tören başlayacaktır. Belediye çavuşu ve jandarma esnafa kepenk kapattırmıştı. Kaymakamlık binasının sol ilerisinde kalabalık toplanmaya baslamıştır. Mumcu Rıza effendi cebindeki gümüş kapaklı saati çıkarıp yegeni Rahmi’ye daha 20 dakika olduğunu söyler. Rahmi Bey ise halkın gayet memnun oldugunu ifade eder.


Saat aksam üzeri beş buçuga doğru hükümet konagının taş merdivenlerinden kaymakam bey, Cumhuriyet Halk Fırkası ilçe mutemedi ve tahrirat katibi alkışlar arasında inerler. Kaymakam Bey kasaba meydanına yapılan parkın açılışı için toplamıştır millet. Park eski Yogurt Pazarı’nın yerine kurulmuş, tabanı 35 metre eşkenar üçgen seklinde etrafında ve içinde akasya, şebboy, hüsnüyusuf gibi agaçların arasına yerleştirilmiş beton bir havuzun olduğu çevre kasabalar arasında da ilk olması dolayısıyla çok önemlidir. O yüzden büyük bir coşkuyla açılmıştır. Ancak Rıza Efendi dikilen akasya agaclarından memnun değildir. Ona gore çınar dikilmelidir. Akasya cabuk yetişir ama kısa ömürlüdür. Halbuki çınar yavaş yetişir ama uzun ömürlü olur. Mesele icratın sonucunu senin değil, gelecek neslin görmesidir der. Bizler dedelerimizin diktiği agaçlar altında gölgeleniyoruz, torunlarımız da bizim diktiğimiz ağaçlar altında gölgelenmeli diye düşünür. Rıza Efendi yegeni Rahmi’ye Halife Harun Resit’in zeytin diken adamla olan hikayesini anlatır; zeytin ağacının meyvelerini yiyemecgini söyleyen Harun Resit’e, biz dedelerimizin diktiklerinin meyvesini yiyoruz, torunlarımız da bizim diktiklerimizinkini yer der ve Harun Resit bir altın verir bu cevabına adamın. Bunun üzerine ihtiyar benim ağaç hemen meyve verdi der. Bunu örnek olarak anlatır.


Avukat Rahmi ve amcası Rıza Efendi herkes kalkıp gitmeye başlarken kalkarlar. Rıza efendi her zamanki cömertligiyle beş kuruş bahşiş koyar içtikleri kahve tabağına. Saat 12’ye geliyordu. Ben namazı mescitte eda edecegim diyerek yol alan amcasına akşam yemegi teklif eder, ama amcası başka zaman diyerek uzaklaşır.


Rahmi’yi amcası büyütüp yetiştirmişti, hem de kendi çocuklarından ayırt etmeden. Avukat olmustur o da, vefa borcunu fazlasıyla ödemiştir amcasına. Babası olmadığından amcasını çok sever ama yine de keşke başka bir babam olsaydı diyerek dönüp evine gider.Rahmi’nin evi, bodrumu, tavan arası ve iki katıyla tam bir konak görünümündrdir. Bir buçuk dönümlük arsasının içinde özenle yetiştirdigi ve baktığım meyveleri, sebzeleri ve gülleri çok güzel görünmektedir. Evi kasbanın ileri gelenlerinden Guduk Haci ile girdigi müzayeden 300 lira vererek almıştır.


Eve geldiginde kızı Muberrer her zamanki yerinde kapının arkasında bekleyerek abisi Serdara haber vermiştir. Serdar babasını karşılamış, ardından nazlanarak Muberrer gelmiş ve babasına sarıldı. Sonra elinde terlikle bekleyen hanımı ve çocuklarıyla içeri girdi. Rahmi keyiflenmiş, eşinin de rızasını alarak içki sofrasını kurdurup keyifle içmeye başlamıştır. Mutlu aile tablosunu görünce babasında bir şeyler hatırlamak ister ancak küçük yaşta kaybettiği babasından hiçbir hatıraya da iz bulamaz kafasında. Sonra da şehit karısı olan anasını hatçrlar, iki cocukla kalmış anası her türlü sıkıntıy çekmişti belki de hiç gülmemişti. Annesi de yaşı otuz olmasına rağmen kırışır, buruşur, solar ve sonunda vefat eder. 5 kişiyle birlikte Yarenler’deki mezarlıga defnedilir. Annesi öldügünde Rhami 9, kız kardeşi 6 yaşındadır.


Bu sırada Rahmi çakır keyif olmuştur bile. Eşi Güldane ise yatsı namazını kılmaktadır yan odada. Kapıdan bir ses gelir; Serdar’ın bir arkadaşı önceki günün gazetesini getirmistir. Cumhuriyet Gazetesi’ne bakarken yeni bir firka kurulduğunu görür. Karısı Güldane de bu sırada çocukları yatmaya götürür.


Kasabanın en ünlü avukatı Kenan Bey, Ankara’dan Mustafa Kemal’den Cumhuriyet Halk Fırkası’na rakip parti kurması için teklif alır. Kasabanın yeni parkına, kasabanın ileri gelenlerinin, üst düzey meslek sahiplerinin toplandığı yere gider. Avukat Rahmi, Doktor Fazıl, hakimler, savcılar ve kasabanın zenginleriyle istişare eder. Halk Partisinin karşısına kurulması planlanan parti için halkın nabzını yoklar. Bu arada içeri Rıza Efendi girer, selamini sabahani aldiktan sonra, yöresel şövesiyle soze karışır. Havalar kurak ve sıcak seyretmektedir. Kasabaya uzun süredir yağmur yağmamıştır; ekinler, pancarlar susuz, köylüler perişandır. Birkaç gün daha böyle devam ederse ürünlerin yanacağını söyler. Rahmetin yukarıdan geldiğini göstererek, parmağını yukarı kaldırır. Ankara’dan bize rahmet değil, zahmet gelir der. Halk da doğal olarak tedirgindir. Keza yağmur yağmaz ise halkın en önemli geçim kaynağı pancarlar kuruyacak, köylü ve buna bağlı kasaba sakinleri perişan düşecekti. Kasabanın deresinden akan suyu nöbetleşe kullanan halk, birbiriyle didişir olmuş, huzursuzluk olmuştu. Belediye kendi adamlarını gözetir olmuştu. Rıza Efendi yağmursuzluğun sonuçlarını anlatmış ancak etrafındaki devlet memuru olan insanlara pek de tesir edememiştir onun anlattıkları; hatta dalga geçip, şaka bile yapmışlardı. İnsanlar akşamüzeri kalkarken, bozulan Rıza Efendi’nin gönlünü almak için yemeğe davet ederler onu fakat yeğeni Avukat Rahmi razı olmaz ve evlerine dağılırlar.


Ertesi sabah erkenden Rahmi şehirden getirttiği şu pompasını denemek için bir komşusunu da alıp kasabanın dışındaki pancar tarlasına gider. Pompa kurulur, su tarlaya dökülür. Pancar yaprakları canlanır, kendine gelmeye başlar. Buna çok sevinen Rahmi bir de su çıkarmak için kuyu açtırmak ister calışanlar, kendisi de davası olduğunu söyleyip şehrin yolunu tutar.


Yağmur hala yağmıyordu. Kuraklık insanları da tarladaki ürünleri de kavurmaya devam ediyordu. Halk ne Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı ne de parti konuşuyordu artık. Kenan Bey hastalanıp İstanbul’a gitmişti. Halk arasında sadece Rahmi’nin getirdiği su pompası konuşuluyordu artık. Pancarlarını sulayıp memnun olup dua edenlerle, kıskanıp hasret edenler arasında geçen konuşmalar dolduruyordu artık gündelik hayatını insanların. Bir yanda Avukat Rahmi’nin fakir fukaraya yardım ettiğini, öte yandan çok para hırsı olduğunu söyleyenler vardır ancak Rahmi Bey kimsenin ne dediğine bakmaz, işini yapmaya devam ederdi. Özellikle kış günleri insanların avukatla pek işi olmadığı için, büronun kapısı çalınmaz. Dolayısıyla Rahmi Bey bir ek gelir olsun diye bağ bahçe ekmeye, tavuk ve inek beslemeye başlar. Ardından tarım ve hayvancılıktan iyi gelirler elde etmeye başlayınca, avukatlığı ek gelir getirsin diye yapmaya başlamıştır.


Kasabada dedikodular çoğalmış, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulacagı, ahali ve kasabanın önde gelenleri—esnaf ve memurlar—arasında sürekli konuşlmaya başlamıştı.Yeni gelecek partiden dolayı, daha kurulmadan, insanlar ayrışmaya başlamış, kırk yıllık dostlar birbirlerine selam vermez olmuştu.


Mustafa Kemal’in kurdurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın halkın ileri gelenleri kendilerini partiyi desteklemek zorunda hissediyorlardı çünkü çıkarları bunu gerektiriyordu. Avukat Rahmi kendi adına bu partiyi çok desteklemek istemiyor, kurduğu düzenin bozulacağını düşünüyor ve bu işten uzak durmaya çalışıyordu. Bu düşüncelerini ve hislerini Doktor Fazıl ile paylaştığında, Rahmi’nin gereginden fazla düşündüğünü ve kafa yordugunu söyledi Fazil. Rahmi ile beraber halk da tedirgindi, kutuplaşma başlamıştı bile.


Kuraklik devam ediyor, tansiyon artıyor, korku ve çaresizlik baş gösteriyor, halk öfkesini boşaltacak, patlayacak yer arıyordu.Yörede yürek burkan bir sessizlik hüküm sürmeye başlamıştı. Artık ikiz kaya tepesinin ardından bakılmıyor, bulutlardan ve yağmurdan ümit kesilmişti. Ulu Camii imamı haber salmış Cuma Namazı’nın ardından yağmur duasına çıkılacaktı, kazanlarla yemek yapılacak, adaklar kurban edilecekti. Herkes oradaydi; zengini, yoksulu, genci, yaşlısı, köylüsü, memuru… Sadece belediye reisi yoktu ortada. Bu kez eller yukarı acılmamış, parmaklar yeri işaret eder duruma getirilmişti duanın ardından. Rahmet yukarıdan aşağıya gelsin diye duaya hep beraber bu şekilde amin demişlerdi. İkiz kayanın üzerinden kalkan birkaç parça buluttan sadece birkaç damla düşmüş ve bulutlar tekrar çekilmişti. Cemaat yenilgi havasına girmiş, üzgün bir şekilde dağılmıştır. Tedirgin ve bozguna ugramış halk evlerine dağıldı. Birkaç gün sonra ikindi vakti hava aniden soğumaya ve bulutlar bütün ovayı kaplamaya başladı. Kudret topu atılır (gök gürler) ve sağanak başlar, öyle bir yağar ki sokakları su basar. Sonunda rahmet gelmiş, halkın gözyaşı dinmiş, kederi sevince dönmüştü.


Sevindirici olayın üzerine, Rahmi Bey, Doktor Fazıl Bey’e, Kenan Bey’e gidip bir çayını içmek istediğini söyleyince olumlu yanıt alır. Kenan Bey ise nezaketen isteksizce olumlu yanıt vermiştir. Bu görüşme Kemal Bey’in çok hoşuna gitmemiştir. Halk onların iki saatten fazla görüştüğünü öğrenmiş, ağızdan ağıza laflar dolaşmaya başlamıştı. Kimse tam ne konuda görüşüldüğünü bilmiyor, ama Serbest Fırka hakkında olduğunu tahmin ediyordu herkes. Rahmi fırkaya girmiştir. Amcası başkalarından öğrenmiştir Rahmi’nin fırkaya girdiğini; bu yüzden akşam bütün aileyi toplayıp işin aslını öğrenmek ister çünkü ailede Halk Fırkası ile bağları olanlar vardı. Rahmi’nin fırkaya girmesini istemez, tasvip etmez, kasaba için hayırlı olduğunu düşünmez, kurdukları bankanın daha hayırlı olduğunu, hisselerini satmaması gerektiğini düşünür.


Rahmi de henüz girmediğini ve karar vermediğini ve etrafta sadece dedikoduların döndüğünü belirtir babası gibi sevdiği amcasına.


Kenan Bey’in hastalığı iyice ilerlemiştir; vilayet ve İstanbul arasında gidip gelmektedir. Rahmi fırka meselesini konuşmak için Fazıl ile beraber Kenan Bey’e gitmiştir. Kenan Bey ise onları entarisiyle karşılamıştır ama bir önceki görüşmedeki gibi soğuk değil, aksine samimi ve sıcaktır. Hastalık Kenan Bey’i iyice zayıflatmış, o iri görünümlü adam erimiş gitmiş ondan hiç eser kalmamıştır. Konuşurken bile çok zorlanıyordu. Rahmi Bey’den elindeki hukuki dosyalara ve davalara bakmasını istemiş uzun süre savunma yapamayacağını belirtmişti. Rahmi Bey avukatlığı bırakmaya karar vermiştir, hatta cübbesini çarşaf yapsın diye bir kadına vermiştir ancak Kenan Bey’i kırmamak adına dosyalarla ilgilnmeyi kabul eder. Ardından fırka meselesini soran Rahmi Bey’e Hilal-i Ahmer reisligini teklif eder ve bu meselenin ittihat ve terakki ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile alakası olmadığını, Gazi’nin bu konuya çok önem verdigini, köklü Osmanlı’nın kuruluş aşamasındaki gibi istisareye dayandığını, Fransız İhtilali’nden sonra değerlerin, hayatın ve ilkelerin değiştiğini ve dolayısıyla bu meselenin çok önem arzettiğini, okumuş aydınlar olarak halka yol göstermek gerektiğini, şahsi çikarlar yerine halkın menfaatlerinin gözetilmesi gerektigini ekler. Bunun üzerine Kenan Bey’in samimi olduğunu ve ölümümü düşündüğünü görür. Doktor Fazıl, Kenan Bey’i pür dikkat dinleyen, onun sözünü hiç kesmeyen ve her dediğini onaylayan Rahami’ye tebessümle bakar.


Aksam Fazıl ve Rahmi, Kenan Bey’in yanından ayrılırken Kenan Bey mutluluktan gözyaşlarına boğulur. Ertesi gün, pazar günü, Rahmi hemen çalışmaya başladı. Herkese haberleri duyurmuş, handa bir yer tutulmuş, gelenler ve gidenler olmuştu. Kaymakam Bey’e dilekceyi vermiş ve onun sevincini hayretle izlemiştir. Rahmi partiye girdikten sonra önceden arkadşı olan bazı insanlar ondan uzaklaşmış, hatta yön bile değiştirmişti. Bazı insanlar da tam tersine iyice samimi olmuştu Rahmi’yle. Halk da ikiye bölünmüş, kutuplara ayrılmıştı.


Rıza Efendi İstanbul’a gitmiş olaylardan haberi yoktur. Rahmi amcasının oğlu Süleyman’ı alarak amcasını karşılamaya gider. Eve gittiğinde yeğeninin partinin başına geçtiğini öğrenen Rıza Efendi durumu makul bulur ve hoş karşılar. Ertesi gün Rahmi bankadaki hisselerinin tümünü devreder ve tamamen ilişkisini keser. Halk Partisi’nden olan yönetim kurulu, adil kararlarından dolayı Rahmi’yi tebrik eder ve hep beraber yemeğe giderler. Rahmi tabelayı yaptırmış, insanların getirdikleri ve hediyeleriyle bur hazır hale gelir ve açılış da halk pazarının olduğu gün törenle açılır.


Halk Fırkası müfettişlerinden Hilmi Bey kasabaya gelmiş, belediye reisi, kaymakam ve Halk Partisi mensuplarıyla Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın önünden geçerler ama bakmaya bile tenezzül etmezler. Rahmi Bey ve arkadaşları buna çok alınırlar. Fakat muffettiş beyin verecegi konferansa davet edilen Rahmi Bey, oraya gider. Ardından beraber yemeğe yani kafaları çekmeye giderler. Rahmi Bey’in bu haraketini dogru ve yanlış bulanlar ortaya çikar ve ortalık karışır. Rahmi de amcası Rıza Efendi’ye akıl danışır. Rıza Efendi, Rahmi’yi teskin edip, Halk Fırkası’ndan biraz uzak kalmasını tembihler. Bu arada evdeki düzeni bozulan Rahmi’nin eşi de şikayet etmeye başlamıştır çünkü bütün zamanını parti odasında gece gündüz çalışarak geçirmektedir. Ne evde ne sokakta ne de dostları arasında huzur kalmamıştır.


Avkuatlığı bırakmış ama bir gün Kenan Bey’in davasına bakmak için erkenden büroya gitmişti. Dosyaları incelerken içeriye Doktor Fazıl Bey girdi ve İstanbul’dan Kenan Bey’in yattıüı hastaneden gelen telgrafı gösterdi. Kenan Bey vefat etmişti. Rahmi Kenan Bey’in duruşmasına girer, sonra da cenazeye katılmak için yola çıkar.


Kasabada ise belediye seçimleri yaklaşmış, halk iyice birbirinden ayrılmıştı. Kavgalar, dövüşler, bıçaklanmalar olmaya başlamıştı. Kasabadaki kahveler bile ayrılmıştı. Herkes kendi fırkasının kahvesine gider olmuştu. Seçim havası ve politika evlere, sokaklara girmiş, kadınlar arasında dahi konuşulmaya başlamıştı; Rahmi’nin eşi okuma yazma öğrenmiş, gazeteleri takip etmeye başlamıştı. Rahmi her tarafa koşturmaya çalışıyor, itidalle hareket ediyordu. Olaylara bakıp seçimden sonra Ankara’dakilere hiçbir şey olmayacak, olan kasabalara, köylere ve onun insanlarına olucaktı. Seçim rüzgarı Ankara’da başlayıp fırtına halinde Anadolu’yu mahvedecekti. Rahmi olayların farkındaydı.


Kenan Bey’in İstanbul, Eyüp Sultan’daki cenazesine büyük bir insan kalabalığı katılmıştı. Mufettiş Hilmi Bey ve patinin ileri gelenleri, yazarlar, vekiller katılmıştı. Cenazeden sonra Naki Bey ve Rahmi Bey yemeğe gitmişti. Uzun süren bu birlikteliğin ardından Naki Bey Rahmi’yi mebus olarak tavsiye edecegini, Kenan Bey’in boşluğunu dolduracağını söyler.


Kasabalar ve bütün memlekette bir kargaşa durumu vardır seçimler yüzünden. Hararetli tartışmlar, kavgalar meydana gelir olmuştu. Mustafa Kemal’in İnönü’yü yıkmak ve haddini bildirmek hem de Cumhuriyeti tesis etmek için Halk Partisinden ayırdığı ve kendi kurduğu Serbest Halk Fırkası kasabada seçimleri kaybetmiştir. Yani Rahmi Bey yenilgi almıştır.


Seçimler bitmiş, Serbest Cumhuriyet Fırkası bürosu kapatılmıştır. Halk yavaş yavaş birbiriyle kaynaşmaya başlamıştı. İlişkiler normalleşme sürecine girmeye başlamıştı. Ve Rahmi Bey’e gelen mektubu postacı herkese sesli bir biçimde duyurmuştur: Rahmi Bey Ankara'dan, mebus olması için çağırılıyordur.


Çıkabilecek Sorular

1. Avukat Kenan Bey, kasabada hangi siyasi partinin kurucusudur?

2. Avukat Rahmi Bey, köylünün su sorununu nasıl çözmeye çalışmıştır?

3. Kasabada halkın ayrışması hangi olaydan sonra başlamıştır?

4. Romanın başında kaymakamın da katıldığı açılış töreni ne için yapılmıştır?

5. Seçim somrasında kasabada nasıl bir hava oluşmuştur?



 
 
 

Comentarios


Featured Review
Tag Cloud

Copyright @ 2017 - Ozetdunyasi.com Bütün Hakları Saklıdır.

  • Grey Facebook Icon
  • Grey Twitter Icon
  • Grey Google+ Icon
bottom of page