Esir Şehrin İnsanları
- Admin
- 28 Tem 2017
- 11 dakikada okunur

İçerik -Giriş
Kemal Tahir 13 Mart 1910’da İstanbul’da dünyaya geldi. Gerçek adı İsmail Kemalettin Demir'dir. Babası, II. Abdülhamit’in yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey; annesi, Osmanlı sarayında Abdülhamit’in kızı Naile Sultan’ın hizmetinde bulunan Nuriye Hanım’dır. Annesinin 1926 yılında veremden ölümü ve babasının ikinci bir evlilik yapması üzerine öğrenimini 10. sınıfta iken bıraktı; önce avukat kâtipliği, sonra ambar memurluğu yaptı. İlk kitabı, 1936’da yayımladığı “Namık Kemal için Diyorlar ki” adlı kitapçık oldu. Kemal Tahir, arkadaşları ve Nazım Hikmet'le birlikte “askeri isyana tahrik ve teşvik” suçlaması ile 1938’de tutuklandı ve 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hapishanedeki yıllarını okuyarak ve “sarı defterine” yazarak geçirdi. Takma isimle mizah öyküleri ve polisiye romanlar kaleme alan yazar, Türk edebiyatının en üretken roman yazarlarından birisidir. Sol dünya görüşüne sahip olan yazar, Marksizmi, Türk toplum yapısına uyarlamak için toplumu anlamaya çalışmış; edindiği bilgileri romanları yoluyla okuyuculara aktarmıştır. 1973’te geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul’da yaşamını yitirdi.
Umum Harb’in başlangıcı, Osmanlının içten ve dıştan nasıl yıkılmak istendiği, menfaat uğruna vatandan vazgeçildiği ama Ulu Önder ve Türk Milleti’nin namus mücadelesine girip vatanı kurtardığının anlatıldığı bir eser. Kâmil Bey’in gözünden, savaş sahnelerinin verilmediği bir roman. Anadolu’daki mücadelenin İstanbul’daki neşriyat ve sevkiyat aşaması. Kemal Tahir’in Millî Mücadeleci romanıdır bu eser.
Karakterler
Kamil Bey: Abdülhamit'in en zengin vezirlerinden Selim Paşanın tek çocuğudur. Genç yaşında çok büyük mirasa konar. Uzun yıllar Avrupa'da yaşadığından uzun süre Anadolu'dan uzak kalır ve burada olup bitenlerden bihaberdir. Parasız kalınca Türkiye'ye dönmek zorunda kalır. Ne kadar uzak kalsa da geldiğinde Kuvvay-ı milliye ruhunu yaşar ve destekler. Amatör sporculuk yapmış uzun boylu, yapılı, bir kaç yabancı dil bilen Kamil bey inandığı doğrular için yaşar. Ölçülü ve vefalıdır. Kuvvay-ı milliye desteklediği için on yıl kürek mahkûmu cezası alır.
Neriman Hanım: Kamil Beyin eşi. Tacettin Paşanın kızı. Babası kumar düşkünlüğünden sonra öldürülünce sefalete düşmüş ve sıkıntılar görmüştür. Fakat onurundan asla taviz vermemiştir. Genç yaşına rağmen Avrupalı kadınların yanında kültür ve asaletiyle dik durmayı bilmiştir. Eşini ve çocuğunu çok sevmiş fakat son anlarda yaşanılan sıkıntılı durumda eşinin yanında duramamıştır. Akrabaların etkisinde kalmıştır.
Ayşe: Kamil Beyin kız. İyi eğitim almış altı yaşına kadar Avrupa kültüründe yetişmiştir.
Fuat Mahir: Kamil Beyin arkadaşıdır. Geçliğinde her türlü zevk ve eğlenceyi yaşamıştır. Varlıklı bir ailenin oğludur. Eşi tarafında terk edilmiştir. Bu sıkıntılı durumdan sonra kendisini tarikata vermiş ve bir süre münzevi bir hayat yaşamıştır. Kamil Beye yeni evine yerleşirken çok yardımcı olur ve en sonunda Kuvvay-ı milliye ye yatılır.
Tahsin: Kamil'in okul arkadaşı, Nedime Hanımın eşidir. Kendisi avukat ve Karadayı gazetesinin sahibidir.
Nedime: Tahsin'in eşidir. Eşi hapse girdikten sonra sahibi oldukları gazeteyi çıkarmaya devam eder. Gazete Anadolu ve İstanbul arasında haber ağını organize etmede faydalı olur. Vatanseverdir.
Ahmet: Kamil Beyin okul arkadaşıdır. Bütün gayretini istiklal için harcayan, hapse girince de onurunu korumak için intihar eder.
Niyazi: Birçok cephede savaşmış, çocuklarını ve namusunu kaybetmiştir. Nedime Hanıma dost gibi görünüp gazeteye Kuvvay-ı milliye den getirdiği haberler ile güven vermiş fakat hainliği ile Kamil ve Ramiz efendinin hapse girmesine sebep olmuştur.
Ramiz: Önceleri külhanbeyi iken sonra öğretmenlik yapar. Savaşta yedek subayken birçok cephede savaşır ve yaralanır. Sonra kuvvay-ı milliye ye katılır. Kamil Bey ile birlikte hapse girer fakat suçsuz bulunarak serbest kalır.
Nermin Hanım Eniştesi: Masonlarla iş birliği yapmaktadır. Yabancı tüccarlarla iş yapar ve sadece kendi servetini ve menfaatini düşünür. Padişah yanlısı, paşalara sözü geçen kel ve şişman biridir.
Gardiyan İbrahim: Anadolu'nun saf bir askeridir. Cahil, saflığı ile her an kandırılabilecek olan İbrahim Bekir ağa bölüğünde gardiyandır.
İlginç Noktalar
Roman I. Cihan Harbi’nin başlangıcının Kâmil Bey tarafından nasıl karşılandığını anlatarak başlıyor. Osmanlı Devleti’nin tükenmiş halde olduğu ve savaşa dâhil olmayacağı fikri ön planda iken Osmanlı’nın savaşa dâhil olması haberi gelir.
Paşazade olan Kâmil Bey, İspanya’da iken savaşın seyrini uzaktan takip eder. Savaş bitmiş, Osmanlı mağlup, binlerce asker şehit olmuş, on binlerce insan sefalet içinde kalmıştır. Bu savaş Kâmil Bey’i de etkilemiş maddi olarak, çeşitli ülkelerde iş yapmaya çalışmış ama olmamış; sonunda yurduna dönmüştür.
İstanbul’da halasının yanına yerleşir ailesiyle birlikte Kâmil Bey. Fakat eniştesinin yabancılara hoşgörülü bakışı, onlara verdiği davetler onun hiç hoşuna gitmez. Oradan ayrılır. Anneannesinin köşküne gider; metruk bir yerdir. Orada çocukluk arkadaşı Mahir Bey de vardır.
Fuat Mahir Bey, İstanbul’un işgalinden ve Anadolu’daki vaziyetten etkilenir, Kâmil Bey’e bir miktar para bırakarak Anadolu’daki Millî Mücadele’ye katılır. Kâmil Bey’in hazır parası da biter. Maddi olarak zor durumdadır.
Arkadaşı Ahmet ile karşılaşan Kâmil Bey, İhsan adındaki arkadaşlarının Kuvva-yı Milliye’ye katıldığı için tutuklandığını, karısının onun çıkardığı dergiyi çıkarmaya devam ettiğini, o kadına yardım edilmesi gerektiğini söyler. Kâmil Bey bunu bir vazife addeder ve dergiye sahip çıkar. Böylece vatan borcunu ödediğini hisseder.
Ancak ülkenin dört bir yanı işgal altındaydı. İşgalciler, jurnalciler, hainler her taraftaydı. Bir esaret vardı tüm şehirde.
Kâmil Bey, Niyazi Bey ile tanışır. Bu adam cephelerde mücadele etmiş, İhsan Bey’in eşine yardımcı olmuş biridir. Anadolu’ya cephane sevkiyatı yapılacakken para bulunamamış ancak Kâmil Bey ahbabı sayesinde işi halletmiştir. Bu onun için muazzam bir sevinçtir.
Bir gün işgalciler Kâmil Bey’i suçüstü yakalarlar Kuvva-yı Milliye’ye yardım etmekten. Ahmet de tutuklanmıştı. Bu duruma Niyazi Bey’in ajan olduğunu düşünerek açıklama getirir kendince. Sorguda da akraba ziyaretlerinde de kimseyi söylemez Kâmil Bey, inkâr eder. Sonunda yargılanan Kâmil Bey, ısrarlara rağmen kimseye suçu yüklemez ve 7 yıl kürek mahkûmiyeti cezasına çarptırılır.
Detaylı Özet
Birinci Bölüm - Eski İstanbul
Sultan Abdülhamit'in en zengin vezirlerinden Selim Paşanın oğlu Kamil Bey birinci dünya savaşının başladığını (1914 Ağustos) Sait-Tropez'de, İspanyol prensinin yatında haber alır. Bu sıra da karısı Nermin Hanım dört aylık hamiledir. Kamil Bey ne yapacağını kararlaştırmak için Osmanlının son altı yılını düşünür. 31 Mart, Trablus ve Balkan savaşları gibi birçok yenilgi almıştır. Bu savaşta çıkarı olmayacağını aksine çevre devletlerin tartaklamasından yorulduğunu düşünür. Kamil Bey ve yattaki soylular işin uzun sürmeyeceğini Osmanlının bu savaşa girmeyeceğini düşünürler. Kamil Bey de hesaplarını bu düşünceye göre yapar ve İspanya prensinin kışı Kordova da ki şatosunda geçirme teklifin kabul eder. Kazım ayı gibi Osmanlının savaşa girdiği haberini de bu şatoda alır. Akdeniz de iki alman gemisi Goben ile Breslav İngilizlerden kaçıp Osmanlıya sığınmış, Osmanlı da bu gemileri satın aldığını adını Yavuz ve Midilli koyduklarını söyler. Osmanlı bayrağı ile Rus limanlarını topa tutan bu gemilerden dolayı Almanlar safında savaşa girilir.
Savaş Alman, Avusturya, Osmanlı, Bulgur aleyhine dönerken Enver Paşa savaşmadan sarıkamışta doksan bin askeri telef eder. Güneyde Kutul- Amare de İngilizler yenilir. Bir yandan Çanakkale de yedi düvele karşı çarpışılıyordu. Ancak Amerika'nın Almanlara savaş açması, Rusya'da 1917 yılında Çarlık rejiminin devrilip Bolşevik ihtilal'ının olması hesapları değiştirir. Dünyada bunlar olurken Kamil Bey Madrid de bir ev tutmuş birçok mülkünü ve toprağını satarak geçinmeye çalışıyordur.
Sonunda Mondros imzalanmış, Osmanlı savaştan çekilmiş Kamil Beyin durumu daha da bozulmuştu. 1919'da barışa tamam denilirken Yunanlılar İzmir'e asker çıkarır. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde çarpışmalar olur. Kamil bey de parasız kalınca telaşa kapılır. Önce Londra'ya sonra Paris'e geçip para arar ancak bulamaz. Elinde ne var ne yoksa hepsini satar. İstanbul'a bir şleple Barselona'dan hareket eder. Kamil Beyin hanımı Nermin ve altı yaşlarında ki kızları Ayşe'de yanlarındadır. İstanbul'a gelmeden önce Sabriye halasından mektup almışlardı. Kendilerini Nişantaşın'da ki evlerinde bekliyorlardır. Kamil Beyin de başka yere gidecek parası yoktur. Parmağında mason işareti olan bir yüzük takan, birçok yabancı firmaya temsilcilik yapan, İttihatçıların gelmesinden de rahatsız olmayan halasının kocasının durumu iyidir.
Kamil Bey gemiden inerken bir yandan İstanbul ve Türkiye hakkında malumat alıyordu. İngilizler her tarafı işgal etmiş, biryandan Fransızlar bir yandan İtalyanlar Anadolu'yu paylaşmışlardı. Eniştesinin içi antika dolu Nişantaşın'da ki evine yerleşir. Evde sık sık davetlerin ve yabancıların olmasında Kamil Bey rahatsız olur. Fakat yapacak pek bir şeyi de yoktur. Yine bir davette Kutu-Amare de esir düşmüş bir İngiliz subayı özellikle Kamil Beyle ilgilenir. Adı Henri Dikson olan İngiliz subayı, Kamil Beyin babasından kalma Kerkük'te ki toprakları yüksek bir fiyata satması için ısrar eder. Buna aracılık yapan Kâmil'in eniştesidir. Hatta satmak istemeyen Kamil Beyi ikna etmek için dul kızını sarhoş edip Kamil Beyin yanına gönderir. Kamil Bey satmamakta kararlıdır.
Kamil Bey evden çıkmak için çareler arar. Bağlarbaşı'nda ki anneannesinin eski köşkü aklına gelir. En son bahçıvanda ölünce kapısı kilitlenip öylece kalmıştır. Köşke giden Kamil Bey yıkılmaya yüz tutmuş köşk ve yanında biraz uğraşılırsa oturulabilecek bir selamlık olduğunu görür. Avukattan köşkün anahtarının yan komşularında olduğunu öğrenir. Komşuları çocukluk arkadaşı Fuat Mahir beydir.
Fuat Mahir Bey önceleri lüks yaşayan varlıklı biriymiş. Birkaç yabancı dil bilen, iyi eğitim görmüş biridir. İtalyan bir kadınla evliyken kadın kızını da alıp İtalya'da başka bir erkeğe gitmiş. Kadın terk edince kendisini kötü hissetmiş. Bir zaman sonra cephelerde savaşmış daha sonra Kadiri tekkesine girmiş birazda Rufailik ile ilgilenmiş ve cübbesi, sarığı, sakalı ile tam bir derviş olur. Kamil Bey, Fuat Mahir Beyi görünce önce biraz şaşırır sonra birlikte sohbet ederler. Kemal Bey derdini de anlatır.
Fuat Mahir Bey, Cemil Ustayı bulur köşkü yıktırır köşkün odunları ile Selamlığı tamir ettirir. Yanına başka bir dervişi alıp bahçeyi ıslak ederek yaşanılacak hale getirir. Evi yapınca Kamil Bey, eşi Nermin ve kızı Ayşe'yi de eve getirir. Artık eve yerleşirler ama Nermin pek istekli olmasa da alışmaya çalışır. Eski dostlarından, varlıklı akrabalarından bir süre ses seda çıkmaz. Kamil Bey bahçede çalışır, kaz ve tavuk yetiştirir. Fuat Mahir Bey her türlü yardımı yapmayı esirgemez.
Tarih 16 Mart 1920'yi gösterdiği gün Cemil Usta telaşla gelip İstanbul'un İngilizler tarafından kuşatıldığını, yer yer çatışmalar yaşandığını, bazı askerlerin öldüğünü söyler. Kamil Bey korkmaya başlar. Ancak birkaç gün sonra misafir gelen hala hanım ve kızı İngiliz Henri Dikson'dan selam getirince rahatlar çünkü topraklarını satmadığı için İngilizler kötülük yapabilir veya toprağını alır diye telaşa kapılır. Hala hanım bir miktar para bırakıp gider. Birkaç gün sonra Fuat Mahir Bey Düzce'de çatışma çıktığını ve bir komutan öldüğünü söyleyip Anadolu'ya savaşmak için gideceğini söyler. Gitmeden Kamil Beye için bin iki yüz lira para olan zarfı bırakıp yola çıkar. Kamil Bey günlük yaşamına devam ettirmeye çalışır fakat sokağa korkarak çıkar çünkü kendisinin miras yedi olarak anılmak zoruna gider. Kendisi çalışmayıp babasından kalan mirasla yaşamını devam ettirmesi herkesin dilindedir. Fakat kahvehaneye uğrayınca halk ona çok iyi davranır ve biraz içi açılır, rahatlar.
,
Günler böyle geçerken çevirmenlik yapmayı düşünür. Don Kişot gibi bazı kitaplardan başlar. Fuat Beyin bıraktığı para azalınca Avukata giderek babasından kalan arsa ve mülklerden bir haberi olup olmadığını sorar ama henüz haber yoktur. Avukattan daha önce babasından kalan arsaların satışını yapmasını ve bazı unutulmuş malların kirasını takip etmesini ister. Ancak avukattan iyi haber alamayan Kamil Beye Hala Hanım, yurt dışında iş bulabilmek için hariciye bürosuna iş başvurusunda bulunması gerektiğini, orada tanıdıkları olduğunu söyler.
Babasından kalan mülklerin kira bedellerini yatmış mı diye Kamil Bey avukat ile adliye binasına gider. Zaten birçoğu yangında yanmış, çoğu yıllardır sahipsizlikten el değiştirmiştir. Adliye binası da ülke gibi el değiştirmiştir her şey karma karışık ve yıkık dökük halde olduğundan Kamil Bey kendini zor dışarı atar. Yolda avukatla yürürken Kamil okul arkadaşı Ahmet ile karşılaşır. Ahmet, Kamil'i aradığını ve arkadaşları olan İhsanı tutukladıklarını söyler. İhsan karısı ile "Karadayı" adında bir dergi yani gazeteye benzer haftada bir iki gün çıkan bir mecmuanın başındadırlar. Kuvayi milliye taraftarları oldukları için İhsanı tutuklamışlar ceza evine koymuşlardır. Dergiyi İhsanın karısı çıkarmaya devam ediyordur. Ahmet, Kamil Beyden kendileri ile çalışmasını ister. Ahmet ile Kamil ceza evine gidip ihsanı görürler. Hapishanede Abdullah Ağanın sözü geçtiğinden içeri rahat girerler. Hayatı hapishanede geçen Abdullah ağa sekiz yüz kişilik hapishanenin ağasıdır. Müdür dahi her şey ondan sorulur. İçerde İhsan'la konuştuktan sonra kendisinin bir işe yarayacağını düşünerek sorumluluk aldığından çok mutlu eve gider. Ancak karısına söylemez.
Bu arada ülkenin her tarafı işgal edilmiştir. Devlet yenilmiş ancak millet sesiz sedasız birlik olmaya bir olmaya başlamış uyanmıştır. Birçok ilde küçük çatışmalar vardır.
Gece sabaha kadar çalışır, dergiler kitaplar karıştırır ve çantasına bir sürü bilgi ve haber koyar. Yağmurlu bir günde Bab-ı âli yokuşunu yürür ve girdiği bir handa bulunan gazete bürosu eski püskü eşyaların olduğu bir yerdir. İçeri girdiğin de bir kadının masa başın da çalıştığını görür. İhsan Beyin hanımı Nedime hanımla tanışır. Odanın sefaletini görünce hayal kırıklığına uğrar ancak belli etmez. Ertesi gün evinden birkaç parça eşyayı ofise getirir. Tüm eşyaları yeniler. Aradan geçen zamanda handa ki hamaldan gazetenin inceliklerini, ofis sahibinden ticaret derslerini öğrenir. Burada cepleri boş, kafaları dik, akılları kibirli yazarlarla tanışır. Birçok bilgiden yoksun bu insanların yıkılmış Osmanlının enkazı gibi durduğunu görür. Bir devletin çöküşü kalplerine ve işlerine olduğu gibi yansımış bu insanları rakı sofralarında başlattıkları yazılarını küfürle devam edip sonra bir birlerini öperek bitirmelerinden Kamil Bey çok rencide olur. Bu yüzden Karadayı'ya dört elle sarılıp hem hapisteki arkadaşına hem karısı ve kızına hem vatanına bir nevi borcunu ödediğini düşünür. Çünkü şua anda bununla halkı uyandırıp mücadele verdiğini düşünür bu durumda hoşuna gider.
Nedime Hanım bir gün Kamil Beyin evine ziyarete gider eşi ve kızıyla tanışır. Yaşadığı evi hatta odasını görür. Kamil Beyin yaptığı resimler, figürler ve gravürler ile çok ilgilenir. Hepsinin ayrı ayrı hikâyesini sorar. Kamil Bey teker teker anlatır. Bu resimlerin sergiler de sergilenmesini gerektiğini söyler. Gebeliği ilerlediği için çokta kalamaz yemek ve çaydan sonra kalkar.
II. Bölüm-Bulanık Su
Karadayı dergisi ve Nedime Hanım çok meşhur olmaya başlamış, o günün yazarçizer ünlü tayfası bu dergiye sık sık gelir gider olmuşlar hattan çoğu zaman dergide buluşup istişare etmeye başlamışlardı. Tabi Anadolu ile irtibatı sağlayan ofis gelip gidenlerin yanında gizli polisler ve ajanların da uğrak yeri olur. Anadolu da Mustafa Kemal ile başlayan harekete, insanların geçişlerini buradan sağlıyorlardı. O yüzden Kamil Beyde gözetleme altında idi ve evine kadar takip ediyordu. İstanbul'un her tarafında İngiliz, Fransız, İtalyan ve daha birçok ülkenin ajanları olduğu gibi ülkeden satılmış bazı kişilerde dış güçlere ajanlık yapıyorlardı. Herkes, her şey, her iş ve evler dahi esaret altındaydı.
Kamil Bey o gün cepheden cepheye koşmuş, vatan için toprağını, oğlunu, kızını ve karısının namusunu kaybetmiş cesaretten öte deliliğin sembolü Niyazi Beyle tanışmıştı. Niyazi Bey ofise haftada bir uğrar iyi haberler getirirdi. İhsan hapse girmeden önce kurdukları teşkilatta beraberdiler. İhsan içeri girince Nedime Hanımın yanında olmuş manevi desteğini esirgememiştir. Niyazi Beyle Kamil Bey de hemen dost olurlar. Çünkü İhsan ve karısı Nedime Hanıma her türlü desteği vermekte çekinmeyen bu insanların ortak paydası Nedime ve Kuvayı milliyedir.
Sık sık ofise gelen şairlerin sürekli birbirlerini eleştirmelerinden dolayı asıl mesele olan vatanı savunmak unutulmuş ve bu durumu gören Kamil Bey ve Nedime Hanım yazar arkadaşlarına çok kızıyorlardı. Bu yazar kadrosunu uyandırmak ve harekete geçirmek için bir şeyler yapmak gerekiyordu.
Niyazi Bey Anadolu'dan haber getirmeye devam eder. İnönü'de zafer kazanılmış Çerkez Ethem püskürtülmüştü. İstanbul'dan bin ton cephane Anadolu'ya götürmek için gemiye yüklenmiş bunu bedeli olarak da Fransız nakliye gemisine elli bin lira verilmesi gerekmektedir. Ahmet ve Niyazi parayı bulamamış, Kamil Bey Fransız armatörü tanıdığı için işi halletmiş ve gemi Anadolu'ya yola çıkmıştır. Kamil Bey hayatında hiç bu kadar sevindiğini hatırlamıyordu. Ararat vapurunun Anadolu'ya gitmesine Nedime Hanım gözyaşları ile karşılık vermişti. İnsanlar acıya sevinçten daha fazla dayanıyorlar.
Nedime Hanım gebeliği ilerlemiş olduğundan dinlenmek için o gün eve gider. Niyazi Bey ofise gelerek mesaj getirir. Kemal Bey mesajı Nedimeye iletir. Düşman toplanıp saldıracaktır. Bu savaşın bilgi ve belgeleri Niyazi'nin getirdiği sandıktadır. Kamil Bey sandığı alır. Tophane rıhtımında Gülcemal adında ki vapurun kahvecisi Ramiz Efendiye verirken suçüstü yakalanır. Kendilerinden önce de Ahmet'i yakalamışlardır.
Kamil Bey yakalanmadan önce evine uğramıştı. Karısı Nermin'i hala hanım iyice doldurduğundan Karaday'ı dergisinden ayrılmasını ve eniştesinin yanında çalışmasını ister. Anadolu'da ki Kuvayı milliye ayaklanmasını Nermin Hanım üç beş çapulcu ayaklanması gibi görüyordur. Kamil Beyde bugün ofisteki olayları Nermin'e anlatacaktı fakat biraz geç olduğu için anlatamaz.
III. Bölüm-Kamil Bey
Kamil Beyi tutuklayıp Bekirağa Bölüğü'ne götürürler. Orada sorguya çekilir. Her şeyi inkâr eder. Ahmet'le yüzleştirilir. Ahmet'i çok kötü dövmüşlerdir. Sonra gemide ki çaycı Ramiz'le yüzleştirilir. Ramiz'de inkâr eder. Sonra Kamil'i nezarete atarlar. Sorguda Nedimeyi ve arkadaşlarını da ele vermez. Sorulan sorulardan tuzağın Nedime Hanım için kurulduğunu anlar. Acaba onu da tutuklamışlar mıydı? Asker İbrahim, Kamil beye yiyecek bir şeyler getirir ve beraber yerlerken içeride olanları biraz anlatır. Daha sonra Kamil Bey üzerine kilitlenen parmaklıklar arkasında derin bir uykuya dalar.
Sabah İbrahim'in sesi ile uyanır. Ama haberler kötüdür. Ahmet yattığı kovuşta kendini asarak intihar etmiştir. Kamil Bey üzüntüsünü saklar ve bu olanlardan dolayı yakalanmalarında Niyazi beyi suçlamaya başlar. Her tutuklu durumun da ortadan kaybolup sonra çıkması. Ararat vapurunda ki adamla tanışmaları, içeriden haber getirmeler. Kamil bey bunları düşündükçe iyice şüphelenir. Sonra Kamil Beyi tekrar sorguya çekerler. Arabacı ve gemide ki çaycıyla yüzleştirirler. Hepsini de inkâr eder. Hepside birbirini tanıdığını söylerler.
Kemal Bey odada gidip gelir. Cebinde ki yedi liradan dört lira kalmıştır. Her gün gardiyan İbrahim'e dışarıdan bir şeyler aldırır. Aklı ailesinde kalır. Belki bu durumdan haberleri de yoktu paraları da. Bunları düşünürken dışarıdan çağırılır. Karısı Nermin, enişte bey, Binbaşı Burhanettin ve bir İngiliz subayı Kamil bey için gelmişlerdir. Kendisini Nedime Hanımı ele vermesi için ikna etmek isterler. Karşılığında serbest bırakılıp Roma kâtipliğine atanacaktır. Kamil Bey bunları kabul etmez. Nermin ağlayarak odadan çıkar.
Kamil Bey odasına gittiğinde yanına İbrahim gelir. İbrahim Yunanlıların tekrar saldıracağını, Anadolu'nun her tarafında isyanlar olduğunu ve Mustafa Kemalin halkı örgütlediğini söyler. Oysa Burhanettin Bey ve İngiliz subayı Mustafa Kemal hakkında padişahın vur emri çıkardığını, her taraftan padişaha bağlılık telgrafı geldiğini söylemişlerdi. Kamil bey bunları düşünürken Süleymaniye'den müezzin hayya el felah (haydın kurtuluşa) diye bağırıyordu. Esir şehrin insanlarının başını secdeye koymaktan başka şansı kalmamıştı.
Aradan birkaç gün geçer. Karısı Nermin Hanım eşine bir bavul dolusu eşya ve çamaşır getirir. Teğmen Şerif Efendi bavulu Kamil beye verir. Teğmen ve arkadaşlarının resmini yaptığı için Kamil Beyin bir dediğini iki yapmazlar.
Divan-ı Harp kurulup Kamil Bey ve Ramiz Efendi yargılanacaktır. Bu yüzden Nermin Hanım ve Ramiz Beyin eşi Fatma da görüşe gelmiştir. Nermin Hanım eşine çok soğuk davranır kızını da hasta diyerek getirmemiştir. Kendisini ikna etmeye çalışır fakat başaramaz. Fatma Hanım ayaklı gazete gibidir. Onlara Kuvayı milliye'nin İnönü'de düşmanı bozguna uğrattığını ve düşmanın kaçtığı haberini verir. Her ikisi de bu habere sevinir. Birde Niyazi'nin milis kuvvetleri başında Anadolu'ya gönderildiğini öğrenince çok üzülürler.
Mahkemeden önce Kamil Bey'in babasının arkadaşlarından bir paşa gelip Kamil Beyin ifadesini değiştirmesini ve Nedime hanımı suçlamasını ister. Çünkü ortada bir suç vardır. Bu suçun birine yüklenmesi gerekmektedir. Paşa ifadesini değiştirirse hemen yeni görevine gidebileceğini söyler. Paşaya da bir gün önce hala hanım ve enişte bey gidip ikna etmesi için ricada bulunmuşlardır. Ancak Kamil Bey ifadesini değiştirmek istemez.
Aradan geçen bir hafta sonra mahkeme kurulur. Ramiz Efendi ve Kamil Bey yargılanır. Her hangi bir şahit olmadığından Ramiz Berat eder. Kamil Beye ise on yıl kürek mahkûmu cezası verilir. Ancak Avrupa'da elçilikte bir yıl ücretsiz çalıştığı için üç yıl indirilir ve cezası yedi yıla iner.
Bu sırada Mustafa Kemal Anadolu'da düzenli ordu kurmuş düşmanla çarpışmaya devam ediyordur.
Çıkabilecek Sorular:
1. Kâmil Bey mahkemeden evvel tüm ısrarlara rağmen neden ifadesini değiştirmez?
2. Karadayı dergisinde ajan olarak gelen, güven kazanan kişi kimdir?
3. Kâmil Bey’in Kuvva-yı Milliye hakkındaki görüşü hangi olaydan sonra değişmiştir?
4. Bir zamanlar tekkelere intisap eden, sonra da Millî Mücadele’ye katılan, Kâmil Bey’in arkadaşı kimdir?
5. Kâmil Bey’in eniştesi (halasının kocası) nasıl bir kişiliğe sahiptir?
留言